Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanserdir. Özellikle ileri yaşlarda görülür, yaş ilerledikçe prostat kanseri görülme riski de artar. Kanser ölümlerinde ise akciğer kanserinden sonra ikinci sıradadır. Son dönemde taqram testlerinin ve tedavi modalitelerinin artması ile birlikte prostat kanseri görülme yaşı günümüzde 40’lı yaşlara kadar inmiştir. Erkeklerde 50 yaşında bir erkeğin prostat kanserine yakalanma riski yüzde 40, ve prostat kanserine bağlı ölüm riski yüzde 2,9 olarak açıklanmıştır.
Ailede prostat kanseri öyküsü olması en önemli risk faktörüdür. Bunun yanında sigara içmek, yaşın ilerlemesi,beslenme alışkanlığı; özellikle yüksek ısıda pişmiş gıdaların, hayvansal yağdan ve kırmızı etten zengin beslenme, obezite, hareketsiz yaşam tarzı, yaş, siyah ırk, ailede prostat ya da meme kanseri öyküsü diğer risk faktörleridir. Bazı genetik hastalık ve genetik bozuklukla ilişkisi saptanmıştır.
Prostat kanseri aslında erken dönemde bulgu vermeyebilir. Eğer prostat kanserine prostat büyümesi de eşlik ediyorsa iyi huylu prostat büyümesine bağlı görülen semptom ve şikayetler erken dönemde görülebilir.
Prostat kanserinde görülebilen bazı bılgular:
1. İdrar yapmada güçlük veya idrar yapamama,
2. Sık idrara çıkma
3. Damlama şeklinde idrar yapma
4. İdrar ve/veya menide kan gelmesi
5. Sertleşme sorunu sorunları
6. Boşalma sırasında ağrı
Eğer hastalık kemiklere sıçramışsa bel, kalça veya bacaklarda ağrılara neden olabilir.
Prostat kanseri kesin tanısı biyopsi ile konur. Fakat hasta doktora başvurusunda prostat kanseri şüphesi varsa öncelikle makattan parmakla muayene edilir. Parmakla muayene de hem herhangi bir şüpheli lezyon varlığı hem de varsa hastalığın çevreye yayılması hakkında bilgi verir.
Eğer hastanın muayenesinde şüpheli bir bulgu varsa ya da tarama amacıyla gelmişse hastada PSA tahlili istenmelidir. PSA yani prostat spesifik antijen kanda bakılan bir hormon tahlilidir. Prostat kanseri taramasında kullanılır. Fakat prostat büyümesine veya prostat iltihabına bağlı da yükselebilir. Bu nedenle tanı koyucu değildir. Sadece prostat kanseri şüphesi açısından bize yol gösterir. Hastada parmakla muayenede sertlik veya nodül varsa, PSA yüksekliği başka nedenle açıklanamıyorsa biyopsi yapılmalıdır.
Son yıllarda prostat yönelik yapılan Multiparametrik Prostat MR ile prostata yapılan gereksiz biyopsiler de azalmış oldu. Prostata özel bir çekim olan bu MR’da prostattaki lezyonlar şüphe derecelerine göre sınıflandırır. Buna göre hem doğru biyopsi kararı verilebilir hem de hedefe yönelik biyopsilerin yapılmasına olanak sağlar.
Multipametrik Prostat MR’da lezyonların sınıflaması
1. PI-RADS 1 – Çok düşük risk
2. PI-RADS 2 – Düşük risk
3. PI-RADS 3 – Orta risk
4. PI-RADS 4 – Yüksek risk
5. PI-RADS 5 – Çok yüksek risk, şeklindedir.
PI-RADS-1 ve 2 lezyonlar takip etmek yeterliyken 3 ve yukarı olan lezyonlarda biyopsi yapmak gerekir.
1. Afrikalı Amerikalı yani siyahi erkeklere 40 yaşından itibaren. Çünkü siyah ırkta prostat kanseri hem daha sık hem de daha erken yaşlarda görülür.
2. Beyaz erkeklere birinci derece yakınlarda (babada veya erkek kardeşte) prostat kanseri varsa 40 yaşından itibaren
3. Ailesinde prostat kanseri olmayan tüm beyaz erkeklere 50 yaşından itibaren PSA testi tarama amacıyla bakılmalıdır.
1-) Whatchfull-Waiting Yani Bekle-Gör Takip Protokolü
Hastanın bir tedavi yapılmadan takip edilmesidir. Prostat kanseri diğer kanserler gibi hızlı ilerlemediğinden düşük dereceli, klinik olarak semtom vermeyen kanser bulgusu varsa takip etmek yeterli olabilir. Özellikle yaşlı ve ameliyat olmasında sakınca olan ve düşük dereceli tek odakta hastalığı olan hastalarda uygun bir tedavi seçeneğidir. Birçok çalışma düşük dereceli prostat kanserinde 10 yıllık sağkalımın oldukça yüksek olduğunu göstermiştir. Bu nedenle gereksiz tedaviden kaçınmak adına takip göz önünde bulundurulması gereken bir seçenektir.
2) Aktif İzlem
Aktif izlem, klinik olarak önemsiz yani düşük evrede tek odak metastaz riski düşük olan ve seçilmiş prostat kanseri hastaların aşırı tedavi edilmemeleri ve hastalıktan ziyade tedavisinin getirdiği artmış risklerden korumak amacı ile hastanın yakın izlemle takip edilmesidir. Hastalığın progresyonu yani ilerlemesine dair önceden tanımlanmış bulgular saptanıncaya kadar tedavinin ertelendiği bir süreçtir. Bu hastalar belli aralıklarla PSA, makattan parmakla muayene ve tekrarlayan prostat biyopsileri yapılarak takip edilir. Eğer hastalık klinik anlamlı bir hal alırsa radikal prostatektomi veya radyoterapi gibi bir tedaviye geçilir.
3) Radşkal Prostatektomi (Prostat kanseri ameliyatı)
Organa lokalize yani prostat dokusu dışına çıkmamış, başka yere yayılmamış prostat kanserinin tedavisi için yapılan radikal cerrahi müdahaledir. Prostat kanseri tedavisinde altın standart yöntemdir. Prostat tamamiyle ve arkasında yer alan veziküla seminalislerle birlikte çıkarılır. Mesane boynu üretraya (idrar yoluna) yeniden ağızlaştırılır. Hastalık prostat dışına sıçramamış, lenf bezleri vs temiz gelirse %95 ek bir şeye gerek kalmayacaktır.Yine de mikro metastazlar yani hücresel düzeyde yayılmalar patolojiden anlaşılmayabilir, hastalık nüks edebilir. Tüm prostat çıkarıldığı için operasyon sonrası PSA ölçülemeyecek değerlere (sıfıra yakın ) düşmelidir. Hastalığın nüks etme ve metastaz yapma riski nedeniyle 3 ayda bir PSA bakılarak takip edilmelidir. Cerrahi, açık, laparoskopik veya robotik yapılabilir. Hastalığın onkolojik sonuçları yani tedavi başarısı açısından birbirlerine üstünlükleri yoktur.
Radikal prostatektomi ameliyatından sonra, idrar kaçırma, sertleşme sorunu gibi komplikasyonlar izlenebilir. Hasta bu konuda bilgilendirilmelidir.
4) Radyoterapi (Işın Tedavisi)
Radikal prostatektomiye alternatif olabilecek bir tedavidir. Ameliyat olamayacak veya olmak istemeyen hastalarda uygulanabilir. Organa sınırlı prostat kanserlerinde 10 yıllık sağ kalım verileri cerrahi tedaviye yakındır. Radyoterapinin yan etkileri arasında geç evrede sertleşme sorunu, mesane kapasitesinde küçülme, idrar yollarında darlıklar oluşabilir.
5) Hormon Tedavisi
Prostat kanseri hücrelerinin bir çoğu erkeklik hormonlarına, özellikle testosterona bağımlı olarak çoğalır. Bu da hormonları manipüle ederek yani hormonlara müdahale ederek tedavi şansı doğurur. Hormon tedavisi küratif bir tedavi değildir. Prostat kanser hücrelerinin çoğalmasını geçici süreyle yavaşlatarak etki eder. Hormon tedavisi genellikle kanser prostat dışına yayıldığında yani metastaz yaptığında kullanılır.
Testosteron hormonu iki şekilde baskılanabilir. Birincisi testislerin alınması (orşiektomi ameliyatı) ikincisi medikal yolla yani hormon iğneleri ile sağlanabilir.
6) Kemoterapi
Hormon tedavisi dahil tüm diğer tedavilerin yetersiz kalığı metastatik hastalıkta uygulanır.